sert
Görünüm
Türkçe
[düzenle]Köken
[düzenle]Söyleniş
[düzenle]Belirteç
[düzenle]sert
- gönül kırıcı, katı, ters bir şekilde
- eş anlamlısı: sertçe
- zıt anlamlısı: yumuşak
- Ben de ona bile bile sert çıkıştım. — A. Kabaklı
Türetilmiş kavramlar
[düzenle]Çeviriler
[düzenle]Ön ad
[düzenle]sert (karşılaştırma daha sert, üstünlük en sert)
- bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
- Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı. — M. Ş. Esendal
- çizilmesi, kırılması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan
- esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen
- Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor. — T. Buğra
- gönül kırıcı, katı, ters
- güçlü kuvvetli
- Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi. — M. Ş. Esendal
- kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili
- zıt anlamlısı: yumuşak
- Sert iklim. Sert hava.
- sarsıcı niteliği olan
- (dil bilimi) ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundaki tam veya yarı kapalı engellerle çarpmasıyla oluşan, titreşimsiz, süreksiz, ötümsüz, tonsuz, sedasız
- (mecaz) hırçın, öfkeli, hiddetli
- Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar? — Y. K. Karaosmanoğlu
- (mecaz) titizlikle uygulanan, sıkı
- Sert bir idare Şam'da hüküm sürmektedir.
Alt kavramlar
[düzenle]- (bağışlaması, hoşgörüsü olmayan): tatlı sert
Çeviriler
[düzenle]sert
|
Kaynakça
[düzenle]- Türk Dil Kurumuna göre "sert" maddesi
Anagramlar
[düzenle]Gagavuzca
[düzenle]Köken
[düzenle]- Eski Türkçe särt (särt).
Söyleniş
[düzenle]- Heceleme: sert
Ön ad
[düzenle]sert
Kaynakça
[düzenle]- Etymological Dictionaries - Andras Rajki